Oscar ödülleri belli olur olmaz değerlendirme yazısı yazmak geleneği ilk kez bu yıl içimden gelmedi. Bu yıl 95 yaşına giren, bir başka deyişle yüzyıla yaklaşan ve milyarlarca insanı etkileyen bir sinema etkinliği Oscar; hiç kuşkusuz önemini korumaya devam ediyor. Ancak küreselleşme rüzgarının etkisiyle kendi içinde ciddi değişimler yaşayan Akademi’nin “sinemayı çok sevmek” adı altında belli etik değerlerinden uzaklaşıp popülizme kaydığını üzülerek görüyorum. Bir başka deyişle sinemaseverlerin ve sosyal medya kitlesinin gözüne girmek uğruna sinemaya zarar veriliyor.Geçen yıl en iyi film seçilen CODA bir bakıma şimdiki durumun habercisiymiş. 2014 Fransız-Belçika yapımı La Famille Belier (Türkiye’de “çok gülecek, çok ağlayacaksınız” sloganıyla gösterime girmişti) birebir yeniden çevrilip CODA oldu ve zamanında orijinali görmezden gelen Akademi taklit olanını yılın en iyisi kabul etti! Üstelik orijinalin tersine CODA sinema değil bir dijital platform filmiydi. “Aman ne güzel, ilk kez işaret dili sinemada yüceltildi” popülizmi yapıldı, sinemanın aslında iki kez cezalandırılması noktası es geçildi!
Bu kez benzer durumu (pozitif ayrımcılık ve kültürel-ırksal çeşitlilik paravanı altında ayrımcılık) daha yoğun biçimde Herşey Aynı Yerde Aynı Anda – HAYAA (Everything Everywhere All At Once) filmi ile yaşadık. Akademinin kurumsal geleneği ve fırsat eşitliği ilkesi öylesinde yerle bir edildi ki, en iyi yardımcı oyunculuk kategorisinde her aday filmden bir isim yerine akıl dışı bir tutumla HAYAA ikişer oyuncu ile temsil edildi. Sonunda en iyi film, yönetmen, oyuncu, yardımcı oyuncu başta olmak üzere bütün ana dallarda ödüllere layık görüldü.
Hal böyle olunca HAYAA’nın eşi benzeri görülmemiş bir film olması gerekiyor. Oysa “Kaplan ve Ejderha” ile “Matrix” filmlerinin enerji ve paralel dünya meselesini günümüze taşıyan, aksiyon ve fantastik sinemayı aile ilişkileri vurgusuyla içini çok doldurmadan anlatan Herşey Aynı Yerde Aynı Anda senaryo ve kurgu gibi ödülleri alması beklenebilecek, genelinde vasat bir film.
Kitlelere şirin görünme ve popülizm açısından bakarsak Akademi amacına ulaştı. Hemen herkes filmin sanatsal değeri yerine, Hollywood'un tarihi dönüşümünü tartışıyor ve bu durumu Asya kökenli oyuncuların ilk kez bütün Oscarları kazanmasına bağlıyor! Oysa konunun özü oyuncuların ırksal kökeni değil “iyi film” ve “vasat film” tartışması olmak zorunda.
Zamanında Inception gibi eşsiz bir başyapıtı tamamen görmezden gelen Akademi üyeleri bu kez Elvis ve Tar gibi pek çok nitelikli filmi yok saydı. Kalıpları sarsmak adına etik değerlerini önemsemeyen Akademi’nin önümüzdeki yıllarda daha dengeli olmasını diliyorum. Yoksa olaylı Oscar töreni olarak sadece sunucuya tokat atılmasını değil, bazı filmlerin kasıtlı abartılmasını, bazılarına göz göre göre üvey evlat muamelesi yapılmasını konuşacağız.
95. Oscar listesinden çok beğendiğim ama tamamen hakkı yenilen filmler: ELVIS, TAR, CLOSE. Berlin Filarmoni şefini canlandıran Cate Blanchett ve Elvis rolünde Austin Butler olağanüstü; ilerde HAYAA unutulacak ama Elvis ve Tar sinemada iz bırakacak.
Comments