ANKAPOL Kapandı: Bir Sinema Daha Kayboldu
(Mayıs 2008)
Kent merkezindeki sinemalar yokolmaya devam ediyor. Balkonlu bölümü ve ferah mimarisiyle başkentin en güzel salonlarından biri olan Ankapol de sessiz sedasız kapılarını kapatanlar kervanına katıldı. Burada Megapol sinemasının resmi neden var diye soracak olursanız, maalesef arşivlerde Ankapol görselini bulamadığım için. Daha da acıklısı Megapol sinemaları da kapandı.
Gelin üşenmeyip sayalım ve gerçeklerle yüzleşelim: Nergis sineması yok, hem de "ne alırsan 5 ytl" tarzı işportacı zincirine dönüşerek! Talip sineması yok, yerinde otopark var. Dedeman sineması çoktan kayıplara karıştı; gazinoydu, bardı derken, satıldı ve hastane binasına dönüştürüldü. Bunların hepsi sinema salonu olarak inşa edilmiş, yani mimari açıdan özellik taşıyan binalardı.
Listeye devam ediyorum: Menekşe, Çankaya, Akün, Kavaklıdere, Ses, Karınca, Dilek, Çağdaş Sahne, Moviepol, Gölbaşı, Eti ve Derya hayatımızdan çıktı gitti. Bu saydıklarım da sinema salonu olarak yapılmış binalardı ve kent kültürü açısından özeldi.
Bunlar hep yakın zamana ait bilgiler; öyle 1950'lerden falan sözetmiyorum.
Maalesef bu listeye şimdi Ankapol de eklenmiş oluyor. Bir başka deyişle, şehirde 22 sinema derken, kaldık altı sinemaya. Üstelik 22 sayısı iskontoludur, onu da belirteyim. Cebeci ve çevresinde varolan ya da restore edilip modern bir görünüme kavuştuğu halde seyirci ilgisizliğinden işhanına veya düğün salonuna dönüşenleri bu listeye almadım bile.
Başkentin merkez semtleri Çankaya, Kavaklıdere, Kızılay, Bakanlıklar ve Maltepe’yi kapsayan alan içinde tam 22 ayrı sinema varken, seyirci kayıtsızlığının katkısıyla birer birer ticari ranta kurban edilmiş oldu.
Herşeye rağmen varolma savaşını sürdüren Kavaklıdere Sineması, sınırlı seyirci ilgisi işletme giderlerine yetişmeyince geçen yıl pes etmek zorunda kalmıştı. Şimdi de mülk sahibi grubun ticari borçları karşılığı binayı satması üzerine Ankapol Sineması’na kilit vuruldu.
Oysa Ankara Sinema Kültürü Derneği’nin işletmeciliğindeki Ankapol’de sinema adına son derece özel şeyler yapılıyordu. Ankapol’ün “Sinematek” kimliği kazanmasını kazanmasını sevinçle karşılarken, bu kentte güzel şeylerin vadesinin kelebeğin ömrü kadar olduğunu unutmuşum doğrusu...
Ankapol’ün kapanmasıyla, kentin en işlek bölgesinde kültürel zenginlik oluşturan sadece iki sinema (Kızılırmak ve Kızılay Büyülü Fener) kaldı. Kızılırmak Sineması zaman zaman Avrupa Büyükelçiliklerinin düzenlediği film gösterilerine salonlarını açıyor, ayrıca “Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivaline” evsahipliği yapıyor. Kızılay Büyülü Fener ise Ankara Film Festivalinin geleneksel evsahiplerinden bir tanesi.
Her ikisi de sinemayı tamamen ticaret kaygısıyla görmeyen, sanat adına kalıcı işlere destek çıkan işletmeler. Onlar yerleşik kent kültürü için korunması gereken değerler ve bunu da Ankaralı seyircilerden başka yapacak bir kuvvet yok.
Aksi takdirde Ankaralılar için film izlemek hem ekonomik olarak hem de zaman açısından epey ciddi bir uğraşa dönüşecek; çünkü sinemaları alışveriş merkezine hapseden anlayış hepimizi esir almaya başladı.
Bugün kent merkezinde varlığını sürdürenlerin durumu da umut verici değil: Örneğin çarşı-pazar curcunası içinde kaybolan Batı Sinemasını farketmek ve afişlere bakmak bile özel çaba gerektiriyor.
Sanatı önemseyen tarzını korumaya çalışan Kızılırmak Sinemasının ise gelir-gider dengesini oturrmak için nasıl özveride bulunduğunu hissetmek zor değil.
Bugünkü manzara itibariyle, Başkent’in kültür çevresindeki 22 sinema şimdilerde sadece 6’e düşmüştür ve seyirci "alışveriş ve yemek arası film" mantığına teslim olmaya devam ettiği sürece merkezde hiç sinema kalmayacağının resmidir.
(Mayıs 2008)
Kent merkezindeki sinemalar yokolmaya devam ediyor. Balkonlu bölümü ve ferah mimarisiyle başkentin en güzel salonlarından biri olan Ankapol de sessiz sedasız kapılarını kapatanlar kervanına katıldı. Burada Megapol sinemasının resmi neden var diye soracak olursanız, maalesef arşivlerde Ankapol görselini bulamadığım için. Daha da acıklısı Megapol sinemaları da kapandı.
Gelin üşenmeyip sayalım ve gerçeklerle yüzleşelim: Nergis sineması yok, hem de "ne alırsan 5 ytl" tarzı işportacı zincirine dönüşerek! Talip sineması yok, yerinde otopark var. Dedeman sineması çoktan kayıplara karıştı; gazinoydu, bardı derken, satıldı ve hastane binasına dönüştürüldü. Bunların hepsi sinema salonu olarak inşa edilmiş, yani mimari açıdan özellik taşıyan binalardı.
Listeye devam ediyorum: Menekşe, Çankaya, Akün, Kavaklıdere, Ses, Karınca, Dilek, Çağdaş Sahne, Moviepol, Gölbaşı, Eti ve Derya hayatımızdan çıktı gitti. Bu saydıklarım da sinema salonu olarak yapılmış binalardı ve kent kültürü açısından özeldi.
Bunlar hep yakın zamana ait bilgiler; öyle 1950'lerden falan sözetmiyorum.
Maalesef bu listeye şimdi Ankapol de eklenmiş oluyor. Bir başka deyişle, şehirde 22 sinema derken, kaldık altı sinemaya. Üstelik 22 sayısı iskontoludur, onu da belirteyim. Cebeci ve çevresinde varolan ya da restore edilip modern bir görünüme kavuştuğu halde seyirci ilgisizliğinden işhanına veya düğün salonuna dönüşenleri bu listeye almadım bile.
Başkentin merkez semtleri Çankaya, Kavaklıdere, Kızılay, Bakanlıklar ve Maltepe’yi kapsayan alan içinde tam 22 ayrı sinema varken, seyirci kayıtsızlığının katkısıyla birer birer ticari ranta kurban edilmiş oldu.
Herşeye rağmen varolma savaşını sürdüren Kavaklıdere Sineması, sınırlı seyirci ilgisi işletme giderlerine yetişmeyince geçen yıl pes etmek zorunda kalmıştı. Şimdi de mülk sahibi grubun ticari borçları karşılığı binayı satması üzerine Ankapol Sineması’na kilit vuruldu.
Oysa Ankara Sinema Kültürü Derneği’nin işletmeciliğindeki Ankapol’de sinema adına son derece özel şeyler yapılıyordu. Ankapol’ün “Sinematek” kimliği kazanmasını kazanmasını sevinçle karşılarken, bu kentte güzel şeylerin vadesinin kelebeğin ömrü kadar olduğunu unutmuşum doğrusu...
Ankapol’ün kapanmasıyla, kentin en işlek bölgesinde kültürel zenginlik oluşturan sadece iki sinema (Kızılırmak ve Kızılay Büyülü Fener) kaldı. Kızılırmak Sineması zaman zaman Avrupa Büyükelçiliklerinin düzenlediği film gösterilerine salonlarını açıyor, ayrıca “Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivaline” evsahipliği yapıyor. Kızılay Büyülü Fener ise Ankara Film Festivalinin geleneksel evsahiplerinden bir tanesi.
Her ikisi de sinemayı tamamen ticaret kaygısıyla görmeyen, sanat adına kalıcı işlere destek çıkan işletmeler. Onlar yerleşik kent kültürü için korunması gereken değerler ve bunu da Ankaralı seyircilerden başka yapacak bir kuvvet yok.
Aksi takdirde Ankaralılar için film izlemek hem ekonomik olarak hem de zaman açısından epey ciddi bir uğraşa dönüşecek; çünkü sinemaları alışveriş merkezine hapseden anlayış hepimizi esir almaya başladı.
Bugün kent merkezinde varlığını sürdürenlerin durumu da umut verici değil: Örneğin çarşı-pazar curcunası içinde kaybolan Batı Sinemasını farketmek ve afişlere bakmak bile özel çaba gerektiriyor.
Sanatı önemseyen tarzını korumaya çalışan Kızılırmak Sinemasının ise gelir-gider dengesini oturrmak için nasıl özveride bulunduğunu hissetmek zor değil.
Bugünkü manzara itibariyle, Başkent’in kültür çevresindeki 22 sinema şimdilerde sadece 6’e düşmüştür ve seyirci "alışveriş ve yemek arası film" mantığına teslim olmaya devam ettiği sürece merkezde hiç sinema kalmayacağının resmidir.
Comments