YENİ DÜNYA KODLARI: DERİSİNİ SATAN ADAM & YENİ DÜZEN

İstanbul Film Festivali Altın Lale 40. yılında ve sinemaseverler için ortak kültürel hafızanın korunması adına bir umut kaynağı olmayı sürdürüyor. Bu yıl dünyadaki koşulların zorlamasıyla klasik film festivali programı yerine üç aylık bir süreye yayılan, çevrimiçi gösterim odaklı bir etkinlik hazırlandı. Sinema salonlarının kullanılması ancak Haziran sonunu buldu. Gerçi çok seçenekli bir tablo değildi sunulan, yalnızca Beyoğlu'nda Atlas ve Kadıköy sineması; ama bu bile mutluluk kaynağıydı. Filme bilet almak, izlenen filmin etkisi ile sarmalanmış duygular eşliğinde salondan çıkmak gibi yalın ama epeydir unuttuğumuz hazlar!

Film seçkisi pandemi şartlarında mecburiyete dönüşen eve ve içe kapanmaların (2019-2020 ve sonrası) nasıl hikayelere esin kaynağı olduğu, yönetmenlerin ne gibi meselelere yoğunlaştığına ilişkin işaretler verdi. Küçük Anne (Petit Maman) misali kişisel hikayeler olmakla beraber festivalin en sarsıcı filmleri yeni dünya düzenine kafa yoranlar arasından geldi.  Göçmenlik, aidiyetsizlik, gelir ve adalet eşitsizliği ile şiddeti her geçen gün daha çok artan ayrımcılık-ötekileştirme kültürü, "yeni normal" denilen düzenin kodları olarak beyazperdeye yansıdı.

Bunların başında Tunus'un Oscar adayı "Derisini Satan Adam" (The Man Who Sold His Skin) geliyor. Çok katmanlı senaryosu, etkileyici sinema diliyle öne çıkan film, Avrupa'ya gitme hayali kuran Suriyeli mülteciye "vücut derisi" karşılığında sözleşme imzalatan ve yaptığı dövmeyi sanat formu olarak pazarlayan modern Faust (Jeffrey Godefroi) karakteri ile önceden mecazi olarak varsayılan herşeyin artık satın alınabilir olduğu gerçeğini gözümüze sokuyor. Mesele insan kaçırmak yerine kendisini pazarlamak! Bu bağlamda Suriyeli Sam Ali'nin sırt derisinin açık arttırmaya çıkarıldığı sekans müthiş.

Meksika yapımı "Yeni Düzen" (New Order) ise sözünü sakınmayan, seyircisini huzursuz etmeyi göze alan çok çarpıcı bir film. Bir düğün sahnesiyle açılan "Yeni Düzen" zenginler ve yoksullar arasındaki dengesizliğin, siyasi çürüme eşliğinde tamamen bir girdaba ve nihayetinde toplumsal isyana dönüşmesini anlatıyor. Son derece gerçekçi ve tutarlı çizgide ilerleyen "Yeni Düzen" ölen ölür kalan sağlar bizimdir kolaycılığında süregelen kapitalist mantığa kafa tutuyor. Buna rağmen gerçekçiliği de elden bırakmadan, egemen güçlerin böylesine büyük bir krizi "böl ve yönet" taktiği ile yoksulu yoksula kırdırarak çözmeye çalışmasına bağlıyor. "Yeni Düzen" üzerinde çok düşünülecek ve konuşturacak bir film.

Festivalde yeralan bu iki filme, Derisini Satan Adam/The Man Who Sold His Skin ve Yeni Düzen/New Order, bir yerlerde rastlarsanız sakın kaçırmayın.





Comments