İstanbul Film Festivali Altın Lale 40. yılında ve sinemaseverler için ortak kültürel hafızanın korunması adına bir umut kaynağı olmayı sürdürüyor. Bu yıl dünyadaki koşulların zorlamasıyla klasik film festivali programı yerine üç aylık bir süreye yayılan, çevrimiçi gösterim odaklı bir etkinlik hazırlandı. Sinema salonlarının kullanılması ancak Haziran sonunu buldu. Gerçi çok seçenekli bir tablo değildi sunulan, yalnızca Beyoğlu'nda Atlas ve Kadıköy sineması; ama bu bile mutluluk kaynağıydı. Filme bilet almak, izlenen filmin etkisi ile sarmalanmış duygular eşliğinde salondan çıkmak gibi yalın ama epeydir unuttuğumuz hazlar!
Bunların başında Tunus'un Oscar adayı "Derisini Satan Adam" (The Man
Who Sold His Skin) geliyor. Çok katmanlı senaryosu, etkileyici sinema
diliyle öne çıkan film, Avrupa'ya gitme hayali kuran Suriyeli mülteciye
"vücut derisi" karşılığında sözleşme imzalatan ve yaptığı dövmeyi
sanat formu olarak pazarlayan modern Faust (Jeffrey Godefroi) karakteri ile önceden
mecazi olarak varsayılan herşeyin artık satın alınabilir olduğu gerçeğini
gözümüze sokuyor. Mesele insan kaçırmak yerine kendisini pazarlamak! Bu
bağlamda Suriyeli Sam Ali'nin sırt derisinin açık arttırmaya çıkarıldığı sekans
müthiş.
Festivalde yeralan bu iki filme, Derisini Satan Adam/The Man Who Sold His Skin ve Yeni
Düzen/New Order, bir yerlerde rastlarsanız sakın kaçırmayın.
Comments