COVID GÜNLÜKLERİ: SİNEMA'DA HUXLEY, ORWELL VE SOMA'NIN GÜCÜ


KARANTİNA GÜNLERİNDE SİNEMA: SOMA'YI YUTMAK VEYA YUTMAMAK
Küresel salgınlı karantina günleri aslında daha çok kitap okuma, daha çok film izleme imkânı yarattı. Virüs ve salgın hastalık konulu eserlerin ilk tercih olması da sürpriz değil. Filmler arasında aklıma ilk gelenler Kate Winslet, Matt Damon, Marion Cotillard gibi oyuncularıyla göz dolduran "Contagion/Salgın" (2011), Afrika'da ortaya çıkan bir virüsün dünyaya yayılmasını önlemeye çalışan ekibi anlatan "Outbreak/Tehdit" (1995), salgın sonrası Londra odaklı "28 Gün Sonra" (2002) ve "Perfect Sense/Yeryüzündeki Son Aşk" (2011) var. Sinemada dramaturji ele alınan bir meselenin sebeplerinden daha çok olası sonuçlar ve trajik etkilerine odaklanmayı tercih eder. Bununla birlikte, "salgın sonrası dünya" ve "bu noktaya nasıl gelindi" gibi soruların yanıtını bulabileceğimiz edebi, felsefi ve görsel pek çok yapıt var. İçinden geçtiğimiz şu dönemde bunlara odaklanmanın tam zamanı.
PERFECT SENSE-YERYÜZÜNDEKİ SON AŞK (2011)
"Özgür olduğuna dair kandırılanlar, en çaresiz ve en umutsuz şekilde köleleştirilenlerdir" Goethe bu sözleri 200 yıl önce söyledi; Aldous Huxley (1894-1963) insanların sürü teorisiyle yönetildiği, doğmadan önce genetik tasarımlarla şekillendirildiği düzeni "Cesur Yeni Dünya"da müthiş bir öngörü ile tasvir etti. Keza George Orwell (1903-1950) ölümünden önce yazdığı son kitabı olan "1984"te esaretin özgürlük, cehaletin kudret olduğu totaliter tek bir dünyayı resmetti. 
Bütün bu eşsiz öngörünün felsefi altyapısı Jean Baudrillard (1929-2007) ışığı ile somutlaştı. "Simülakr-Simülasyon" "hyperreality/hipergerçeklik" kavramlarını getiren Baudrillard, gerçeklik ve bireysel bütünlüğünü yitiren toplumların gözünde hayatın anlamının yalnızca haz ve propaganda yoluyla kurgulanan bir gösteriden ibaret olduğunu anlattı. Örnekleri çoğaltarak yazıyı uzatmak istemiyorum; yaşadığımız dünya düzenine biraz dışarıdan bakmak yeterli.
Amerikalı yazar Philip Dick (1928-1982) ve onun sinemaya katkılarını burada anmadan olmaz. "1984" ve "Cesur Yeni Dünya" romanları birkaç kez sinemaya uyarlandı, hem bu filmleri, hem de "Blade Runner/Bıçak Sırtı" "Minority Report/Azınlık Raporu" filmleri güncelin merceğinden izlenebilir.
Cesur Yeni Dünya romanında toplum sürü mantığıyla kategorize edilir, davranıştan düşünce kalıplarına kadar herşey önceden belirlenir ve birey olma fikri en büyük kötülükle eş tutulur. Beyni iyi hissetmeye programlı insanlar arasında "herşeye rağmen" kendini kötü hisseden varsa kesin çare Soma isimli hapı yutmaktır.  
Birer sosyal medya kasabasına dönen günümüz dünyasında hemen herkes Zanax veya zanax yöntemleriyle kendini iyi hissediyor. Edebiyattaki Soma'nın jenerik bir hammadde olduğunu yaşayarak tecrübe ediyoruz!


Comments