Ünlülerin hayat hikayesini senaryolaştırmak
"çantada keklik" değildir, dram-denge ölçüsünü kaçırıp yapaylaşma
tehlikesini fazlasıyla barındırır. Sözkonusu isim, çok geniş hayran kitlesine
sahip, yorumladığı şarkıların duygusunu dinleyene tamamen geçiren, hatta hayranlık
boyutunu kendine fiziksel zarar verme derecesine taşıyanlar nedeniyle üniversite
araştırmalarına konu edilen Müslüm Gürses olunca durum farklılaşıyor. Çünkü "Müslüm
Baba" olarak anılan sanatçının derin travma yüklü özel hayatı ile resmi
veya gayrı resmi engellemelerle dolu müzik kariyeri, bütün dünyanın acılarını
toplamışçasına, herhangi bir kurgu gerektirmeyen yoğun dram barındırıyor.
"Müslüm" filmi Urfa'da başlayıp, Adana ve İstanbul'da noktalanan
60 yılın belli eşiklerini bol sıçramalı kısa sekanslarla anlatıyor. Müslüm
Gürses'in çocukluğu, ailesi, müzik tutkusuna karşı önüne çıkan engeller ve
şöhretli bir isim olarak Muhterem Nur'la yaptığı evlilik bunlardan bazıları.
Kötülüğün cisimleşmiş hali olan babanın yaşattığı derin duygusal-psikolojik çöküş,
hem annesi hem kundaktaki kızkardeşinin öldürülmesine tanıklık ettiği
ilkgençlik dönemi ve öldü sanılarak morga kaldırılan bedeni ile "hayata
rağmen hayatta kalmayı başaran" Müslüm Gürses'in acısı ve isyanını yüreğinin
derininden müzikle aktardığı çok iyi anlaşılıyor. Bundan etkilenmemek, kayıtsız
kalmak mümkün değil.
İki yönetmenli filmin en büyük kozu Müslüm Gürses'i
oynamak yerine Müslüm'ün kendisi olmayı başaran Timuçin Esen. Filmin
şarkılarını da kendisi seslendiren Timuçin Esen kusursuz ve gerçek bir aktörlük
gösterisi sunuyor. Başta Şahin Kendirci ve Erkan Can olmak üzere bütün kadro gayet
iyi. Filmde eksik olan şey yönetmenlerin tercih ettiği anlatım tarzı ve kurgu. Hikaye
anlatımında klasik doğrusal çizgi seçilmiş olsa, Müslüm Gürses'in çocukluktan
şöhret oluşuna giden çetrefilli yolculuğu birlikte yapacak ve onun travmalarını
birebir hissedeceğiz. Bunun yerine "3 yıl sonra", "9 ay
önce" gibi sıçramalı kurguyla aktarım işi biraz da bulmacaya çevirip, seyirciye geçen
duyguları ister istemez törpülemiş oluyor. Film bu haliyle de etkileyici, ancak
kaza sahnesi yerine Gürses'in 2013'teki vefatı ile açılıp en başa dönülse ve
öykünün ana durakları biraz daha uzun tutulsa, bu inanılmaz yoğunluklu dramın
izleyicinin yüreğine dokunuşu çok daha sarsıcı olurdu. Örneğin, Müslüm Gürses'in
biraz olsun dengelenmiş yaşamında yeniden kopkoyu karanlık bir sayfa açan, onun
hayattaki tek varlığı erkek kardeşinin dolaylı olarak babası tarafından öldürülmesi
bölümü keşke bir video klip estetiği ile geçiştirilmeseydi.
Comments