FIRST MAN: ÇAĞ DEĞİŞTİREN ADAMIN HİKAYESİ


"Ay'da İlk İnsan" (First Man) Alçakgönüllülük ve Liyakatın Değerini Hatırlatıyor
Ay'a ilk ayak basan kişi olmanın evrensel boyutlu heyecanını "bir insan için küçük, ama insanlık için dev bir adım" gibi tek bir veciz cümleye sığdıran astronot Neil Armstrong, yıllar önce Havacılık Mühendisi olarak iş ararken insanlık tarihinde bir çağı kapatıp yeni bir çağı açacak göreve geleceğini şüphesiz bilmiyordu. Zaten havacılık ve uzay çalışmalarıyla ilgili bütün önemli dönemeçlerde karşılaştığı birinci derece sorumluluklar alçakgönüllü davranması sayesinde kendisini buluyor.
"First Man"/"Ay'da İlk İnsan" Neil Armstrong'un Apollo 11 uzay gemisi kaptanı sıfatıyla 21 Temmuz 1969'da gerçekleşen Ay yürüyüşünü anlatırken, hikayenin ana çerçevesine günümüzde maalesef içi boşaltılmış olan tevazu (alçakgönüllülük, kibirsizlik) ve liyakat (yetenek, bir iş için yeterlilik) kavramlarını yerleştiriyor.
Bütün dünyayı heyecanlandıran Apollo 11 uçuşunda ekip liderliğini üstlendiğinde, kendisinden büyük ve süslü yanıtlar bekleyen gazetecilerin, "bu göreve getirildiğinizde ne hissettiniz" sorusuna ısrarla yalın bir cevap veriyor: "Memnun oldum."
Yönetmen Damien Chazelle temposu ve gerilimi son derece iyi ayarlanmış anlatımla yeni bir çağı başlatan adamın özeline odaklanıyor. Armstrong'un çevresiyle olan ilişkisi, mesleki anlamda yıkıcı hırslardan arınarak hareket edebilmesi ve henüz 2 yaşındayken kaybettiği kızı Karen'in giderek büyüyen acısıyla sızlayan yüreği, Ryan Gosling'in kusursuz oyunculuğu ile beyazperdede hayat buluyor. Bazı sekansların yarı belgesele dönüştüğü söylenebilir. Bu bağlamda Ay'da yürüme misyonu mucizevi bir olay ve tarihe tanıklık etmenin yanı sıra Neil Armstrong'un iç dünyasında bir tür "terapi" işlevi görüyor.
Uzay yolculuğu ile ilgili pek çok film yapıldı, ancak "First Man/"Ay'da İlk İnsan" tamamen perde arkasına ışık tutarak fark yaratmayı başarıyor. 

Comments