Hepimizin çocukluk anılarında yeralan bir görüntüyü yeniden canlandıralım:
Evin en güzel yeri misafir odası olarak düzenlenir, ancak ev halkının oraya oturması
için konukların gelmesi zorunludur. Gelen misafire yapılan özel ikramlar
arasında mutlaka pahalı ve değişik markalı sigaralar bulundurulur. Tarihçesi Avrupalı
kâşiflerin Kuzey Amerika'ya gidip, oranın yerli halkıyla barış çubuğu tüttürmesine
kadar uzanan sigara, özellikle 1950'lerden başlayarak küresel bir
"statü" simgesine, hatta tamamen bir "pop kültür"
nesnesine dönüştü. Peki böylesine popüler ve saygın bir alışkanlık,
nasıl oldu da birdenbire sokakta bile içilmesi ayıplanan bir zehir simgesi oluverdi? "Sigaranın kansere yol açtığı
anlaşıldı" diyorsanız, yanlış cevap. Sigara şirketleri zaten en başından
beri böyle olduğunu biliyordu...
İçtiğiniz Sigaradan, Küresel Isınmaya: Karşınızda "Şüphe
Tüccarları"
İyi bir yemek sonrasına yakışan
nedir sorusuna herhalde Türkiye, Orta Doğu veya Asya ülkelerinde verilecek
yanıt büyük oranda "sigaradan derin bir nefes" olacaktır. Bu yazının
amacı sigara, tütün düşmanlığı yapmak değil. Zararı zaten herkesçe biliniyor, ancak
ülkemizde bir tür "yasaklama fetişi" haline getirildiği de bir gerçek. Bir damla kanın, sigaranın, ayaklı
bardakların buzlandığı filmlerde çok şükür(!) her türlü şiddet ve şiddet yöntemleri geçer akçe.
Konuyu dağıtmadan bir soru:
Sigaranızdan derin bir nefes çekerken, başta Amerika olmak üzere Avrupa
kıtasında 2000'li yıllardan itibaren tütün karşıtı politikanın neden ısrarlı ve
kararlı biçimde izlendiğini hiç düşündünüz mü? 1960'lardan beri Hollywood
filmlerinde, reklamlarda ve hatta haber programlarında bir cazibe simgesine
dönüştürülen ve yaşam tarzı olarak pompalanan sigara ne oldu da birdenbire sokakta
bile içilmesi ayıplanan "öcü" haline geldi? Sakın "kansere sebep olduğu anlaşıldı"
falan demeyin, çünkü sigara şirketleri bu tür zararları 1960'lardan beri biliyordu.
"Merchants of Doubt/Şüphe Tüccarları" bütün bunları ve daha
fazlasını cesur bir dille anlatan, her savını verilerle kanıtlayan bir belgesel.
Yönetmen Robert Kenner, Amerikan halkının "organik tarım",
"yerel üreticiye destek" ve "gıda kontrolü" gibi klişelerle
endüstriyel firmalar tarafından nasıl kandırıldığını anlatan "Food
Inc." belgeseli sayesinde hafızamıza kazınmıştı. Bu kez yine çok saygıdeğer bir çalışma yapmış.
"Şüphe Tüccarları" toplumu kandırma, algı yaratma meselesini geniş
çerçevede ele alarak, büyük firmaların kamuoyunda saygın ve uzman olarak
bilinen kişileri (akademisyenler, gazeteciler, eski politikacılar vs) el
altından maaşa bağlayıp, halka nasıl alenen yalan söylediklerini anlatıyor.
1960'lardan bugüne ibret verici gerçek televizyon görüntüleri eşliğinde.
Sigara şirketleri tarafından
kiralanan "akil adamlar" neredeyse ilk yıllardan beri "tütün
bağımlılık yapar" ve "kanser başta olmak üzere, ciddi solunum yolları
hastalıklarına yol açar" şeklinde kurumiçi yazışmalarda kullanılan uyarı raporları
bulunmasına rağmen, televizyonda ya da Senato'daki sorgulamalarda tamamen
tersini savunup, kamuoyunu ikna ediyor.
Büyük dönüşüm ancak sigara kaynaklı sorunlar tavan yaptıktan ve
sözkonusu raporlar basının eline geçtikten sonra başlıyor. Birbiri ardına
tazminat davaları açılınca, ne oluyor dersiniz? Tütün bütün kötülüklerin anası ilan
ediliyor (en az 40-50 yıl süren muazzam kazançlardan sonra) ve aleyhteki
kampanyalar sayesinde, sigara ABD'den sınır dışı ediliyor. Nereye mi, elbette
Avrupa'ya değil; Asya ülkelerine!
Şirketlerin şüphe tacirleri elbette
yalnızca sigara ile sınırlı değil. İklim değişikliği, küresel ısınma konuları
gündeme geldiğinde, petrol şirketlerinin kiralık kalemleri derhal ekranlara
çıkıp, konuyu sulandırmaya veya hazırlanan bir yasa taslağını baltalamaya
çalışıyor ve maalesef başarılı oluyorlar.
Bu zihin açıcı film Türkiye'de
"Şüphe Tüccarları" ismiyle gösterilecek, ama zamanı henüz belli değil. Bir ihtimal İstanbul film festivali
programında yeralabilir. Bildiğiniz gibi Antalya film festivali artık
belgeselleri sevmiyor!
Comments