ELYSIUM: YOKSULA GEÇİT VERMEYEN "YENİ CENNET"




Sinema ve Hayat: Dünyanın sonuna yolculuk
Korkuyla aramızda mantığı zorlayan bir bağ kurmuşuz. Kuruntu ve evham üzerine sahte bir gerçeklik kurgulayıp, bunu kolayca paranoyaya dönüştürebiliyorken, mesela dünyanın sonunu getirecek çevresel tehdit karşısında umursamaz olmakta ısrarcıyız. “Son ağaç kesildiğinde, son nehir kirlendiğinde, son balık avlandığında, beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak” diyen Kızılderilinin bilgeliği, bugünün şartlarında bir parça naif kalıyor. Çünkü artık tüm planlar paranın yenilebilir bir şey haline gelmesi üzerine yapılıyor!

Sinemacılar bizzat insan eliyle dünyanın sonunun gelmesi üzerine çok ciddi filmler yaptı. Bunların başında bir çizgi film olması yüzünden hep önyargıyla bakılan, oysa içeriği itibariyle ortaokul ve liselerde ders olarak gösterilmesi gereken bir yapıt olan “Wall-E/Vol-i” geliyor. Günümüzden birkaç yüzyıl sonrasına denk düşen bir hikaye anlatır Wall-E: Dünya bütün kaynaklarıyla kirlenmiş, tüketilmiş ve toprağın tamamen zehirli hale gelmesiyle fiilen ölü bir gezegene dönüşmüştür. Ancak insan türü tamamen son bulmamış, varlıklı kesim tamamen lüks bir tatil köyü havasında tasarlanan uzay istasyonuna taşınmıştır. “Wall-E” kimyasal atık ve çöplüğe dönüşmüş gezegenin çöplerini toplamaya programlanmış bir robottur. Filmin geleceğe ilişkin öngörüsü, küresel sermaye ve siyasetin birleşmesine dayanır; küresel şirket “Buy N Large” yönetim kurulu başkanı, aynı zamanda tüm insanlığın başkanıdır. Tüketim toplumunun varacağı son istasyonu tasvir eden, insanların kendi eliyle hazırladığı felaketin boyutları üzerine düşündürücü mesajları olan “Wall-E/Vol-i” filmini “iki şirin robotun öyküsü” klişesine kapılmaksızın yeniden izlemenizi öneririm.

Wall-E/Vol-i”den sonra, bu hafta gösterime giren “Elysium/Yeni Cennet” filmini izlemek daha anlamlı olabilir. Dünyanın geleceği açısından uzaylıların değil, bizzat insanların esas tehlike olduğu temasını işleyen “District 9”filminin yönetmeni Neill Blomkamp, senaryosu da kendisine ait olan “Elysium-Yeni Cennet” ile hem görsel çıtayı yükseltiyor, hem de içeriği son derece sağlam bir bilim kurgu örneği sunuyor. 

Senaryonun hareket noktası aslında“Wall-E” filmindeki gelecek tasvirinin bir adım sonrası: Elysium, 2159 yılında yalnızca varlıklı insanların yaşamasına izin verilen yapay bir gezegendir. Tüm kaynakları kirletilip yaşanmaz hale getirilen, aşırı nüfus yoğunluğu içindeki dünya “sıradan insanlara” terkedilmiştir. 

Jodie Foster “sıkı göçmen yasaları” ile kriterlere uymayan “yoksulların” Elysium’a gelmemesi için uğraşan siyasi otoriteyi temsil eder. Elysium’un lüks içinde yaşayan egemenleri,“çürümüş dünyada” kalan kalabalıkla ilgili hiçbir sorumluluk almak istemez. 

Kurgudan hayata dönersek, bütün insanlar şu ya da bu şekilde Elysium’a giden taşları kendi elleriyle döşediğinin farkına varabilse, çok şey değişebilir. Üstelik “herkesin kendi kapısının önünü temizlemesi” kadar yalın çözümlerle. Konuya ilişkin sayısız öneri getirmek mümkün, ancak tatil ve seyahat dönemi olduğu için güncel bir örnekle yetineyim. Son zamanlarda “kültür turizmi” etiketiyle pazarlanan Alaska ve Kutuplar gibi “egzotik” yerlere giden dev yolcu gemileriyle “her şey dahil” seyahat paketleri tüm dünyada moda oldu. “İnsan eli değmemiş doğal güzellikleri görmek” şeklinde kutsanan bu yolculuğun gösterilmeyen faturası şöyle: Üçbin kişinin seyahat ettiği orta boy bir yolcu gemisinde yaklaşık 680 bin ton litre atık su, 84 bin ton litre kanalizasyon pisliği ve 26 bin litre sintine suyu denize bırakılıyor. Bir günlük deniz seyahatinin yarattığı hava kirliliği, 12 bin arabanın aynı anda trafikte olmasıyla eşdeğer.

Comments