ONLY GOD FORGIVES-SADECE TANRI AFFEDER

Kirlenmenin Bir Diğer Boyutuna Bakış: 
"Sadece Tanrı Affeder-Only God Forgives"



Yaz mevsiminin çağrıştırdığı rahatlık duygusu ister istemez sinema salonlarına yansıdığı için, önemli bazı filmler sinemaseverlerin radarına takılmadan geçip gidiyor. Örneğin geçen ay gösterime giren “Only God Forgives/Sadece Tanrı Affeder” tam anlamıyla yanlış zamanlama kurbanı oldu. Tatil rehavetinden olsa gerek, zaten doğru düzgün seyirciye ulaşamadığı gibi, sinema üzerine yazanların pek çoğu tarafından bile anlaşılamadı veya es geçildi.

Ahlâk, erdem ve bilgiye atfedilen bütün anlam ve değerlerin kaybedildiği bir dünyada, insanlığın hiçliğe sürüklenişini anlatan “Sadece Tanrı Affeder”; sistemi oluşturan bireyler üzerinden kurguladığı hikâyesinde “zihin ve karakter kirliliğine” odaklanıyor. Batı ve Doğu değerlerini buluşturan sentezde, insanlığın tamamen “bir hiç” (Nihilist bir söylemden ziyade tamamen değersizleştirme ve ruhsuzlaşma anlamında) haline gelmesine ve yalnızca kötülük üzerine dönen bir rekabetin tehlikeli sonuçlarına dikkat çekiyor.


“Sadece Tanrı Affeder” iki temel dünyanın çatışması üzerine kurgulanmış: Bir yanda varlığını tümüyle paraya endeksleyip, onun bütün kapıları açan tek güç olduğuna iman edenler; diğer yanda ise Tayland atmosferinde simgeleşen, insanın tamamen alınıp-satılan, hatta gerektiğinde kurban edilebilen bir “et parçası” seviyesine indirgendiği dünya var. İnsanlık her iki durumda da bizzat insanlar eliyle kirlenip, hiçleştiriliyor. Herşeyin süratle çürüdüğü durumda “değerli olma” çabası acıklı hale dönüşüyor.  Hırs ve kibirle tutsak edilmiş ruhlar, merhameti yalnızca Tanrı’dan bekliyor.



Öyküsü şiddet dolu olmakla birlikte, film bundan beslenmiyor, tam tersine varoluşun bir karşı tezi olarak gözümüze sokmayı deniyor. Metaforları bırakıp, gerçek hayata dönersek, kazananların aslında kaybettiği, vicdan ve merhamette değil, kirlenme üzerine yarışıldığı bir dünyada varılacak en son nokta neresidir diye merak edenler varsa, benim yanıtım şimdiden hazır: Elysium veya bir benzeri!

İki büyük kötülük arasında denge kurmaya çalışan Julian karakterini minimalist bir tarzda yorumlayan Ryan Gosling tek kelimeyle mükemmel. İntikam meleği annede Kristin Scott Thomas olağanüstü. Yabancılaştırma efektli karaoke sahneleri de dahil, Taylandlı aktör Vithaya Pansingram filmin kesinlikle tamamlayıcı unsuru. İlk filmi “Drive” sonrası yine senaryoyu kendisi yazan Danimarkalı yönetmen Nicolas Winding Refn, çağımızın “auteur” sinemacılarından biri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.

Comments