HOŞGÖRÜ PAMUK İPLİĞİNE BAĞLI

Reklamın iyisi kötüsü olmaz sözünü hatırlamanın tam zamanı. Kuzey Kıbrıs’ta otel açılış konserini yapmaktan son anda vazgeçen Jennifer Lopez, Türk medyasında işgal ettiği manşetlerden kolay kolay ineceğe benzemiyor.

Konser iptali gündemdeki yerini korurken, üstüne üstlük "B Planı" isimli filmi sinemalarda: Hem de düşünen kalemlerimizin şanlı direnişine rağmen!

Filmden sözetmek isterdim ama keşke kayda değer bir yanı olsaydı. 

Çoğu eleştirmen “Jennifer Lopez’in filmlerinin içinde en kötüsü” yorumunu yapmış. Oysa bu filmi gördükten sonra söylemeden edemeyeceğim: 20’nin üzerinde film çeviren, Richard Gere, Ralph Fiennes, James Caviezel gibi aktörlerle eşleşen “J. Lo”nun acaba bugüne dek oyunculuğuna ilişkin hafızalarda yeretmiş ilaç için bir tek filmi oldu mu?

Jennifer Lopez, günümüz trendlerine uygun biçimde medya ve teknoloji desteğiyle kotarılan ses ve ışık gösterisidir. Asla tek başına değildir; sahne sanatlarında ve sinemada kendisinden çok daha başarısız olanlar elbette vardır, ancak hırsların aklın tamamen önüne geçtiği bir iklim kuşağında yaşadığımızdan bunların sözü bile edilmez. Playback starlar şarkıcı, aynı mimiklerle hem dram hem de komedi oynamayı başaranlar sinema yıldızı olur. Konuyu Türkiye’ye getirmeye niyetim yok, bizdeki örnekleri bilen biliyor nasıl olsa.

Yine de konunun Türkiye boyutuna bir başka açıdan değinmeden olmaz. Jennifer Lopez’in “B Planı” filmi gösterime girmeden önce yapılan kampanya sayesinde ne kadar tahammülsüz olduğumuzu bir kez daha kanıtlamış olduk.

Kuzey Kıbrıs’taki konserini iptal ettiği gerekçesiyle, Türkiye’de bazı yazarlar tarafından “J. Lo özür dileyene kadar filmi de gösterime girmesin, girerse de boykot edilsin” kampanyası yapıldı. Hoşgörü kriterlerinin ne denli pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösteren bu yorumların haddi hesabı yoktu neredeyse; ancak bence en ilginçlerinden biri Haber Türk’te Rahşan Gülşan'dan geldi: Aynı sayfada bir yandan --gayet haklı olarak-- Diyanet’in bile interneti sansürlemesine tepki gösteriyor, hemen yanında ise kendisi “sansür” girişiminde bulunup “B Planı filmi gösterime girmesin" diye yazıyordu.

Dahası, geçenlerde İsrail’deki bir film festivaline katılan Türk filmi acımasız dilli manşetlere konu edilip sorgulandı. İnsan anlamakta zorlanıyor; sinemayı, sanatı politikaya kurban etmeyelim diye demeçler verirken, Jennifer Lopez siyasi baskılar yüzünden konseri iptal etti diye söylenirken, bizim önerdiğimiz yaklaşım adıyla sanıyla “oto sansür” veya “reaksiyonel denetim” olmuyor mu?

Yaşasın çifte standardın dayanılmaz hafifliği!

Nihayetinde “B Planı” kötü bir film ve Jennifer Lopez bir kez daha oyunculuk dersinden sınıfta kalıyor. Konseri iptal etmesi de yanlıştı. Ancak bütün bunlar bizi hoşgörüsüz ve militan bir ruh haline dönüştürmek için gerekçe olmamalı.

Comments