AVATAR ÜZERİNE

GİŞE BAŞARISI BİR FİLMİ DEĞERLİ YAPAR MI?

Parayla kültürün ters orantılı el değiştirmesinin sonuçları ortaya çıkıyor demeye kalmadan görüyoruz ki yerleşik kural ve değer yargıları sistemi bile oluşmuş. Artık küresel bir boyuta sahip bu “ilerleme” konusunda ne kadar sevinsek azdır!

Öncelikle bazı temel kavramları sorgulamak gerekiyor: Başarılı olmakla iyi olmak aynı mıdır? Belli bir zaman diliminde gişe başarısı elde etmek ya da popülerlik bir filmi aynı zamanda değerli hale getirir mi?

Bu dönemin geçerli eğilimi olsa gerek, en saygınından tutun da, dağıtım şirketi bültenlerini kopyala-yapıştır yöntemiyle sunanlara varıncaya kadar herkes gişe rakamlarını bir filmin başarısı ya da fiyaskosu için geçerli bir ölçüt kabul ediyor.

Avatar” sayesinde bu konuda kalem oynatmak için yeterli malzeme de var doğrusu. “Avatar tüm zamanların şampiyonu Titanik filmini geçti,” “Oscarın en büyük favorisi Avatar” ve buna benzer değerlendirmelerin tek dayanağı para. Gişede kazanılan miktar ne kadar yüksekse, başarı hanesi de o derece yükseliyor. Bu arada tüm zamanların şampiyonu "Titanik" filmi acaba şimdi kaç sinemaseverin umurunda, orasını pek düşünen yok.

Amacım Avatar filmini yerden yere vurmak değil. James Cameron tam manasıyla popüler/ana akım sinemanın başarılı bir örneğini yapmış; teknolojik illüzyonun, gözboyamanın eriştiği boyutu sonuna kadar ve etkileyici biçimde kullanmış. 3 boyutlu gözlükle izlenmesi koşuluyla görsellik açısından son derece etkileyici bir film Avatar; Oscar’da adil bir dağıtım olacaksa, teknik daldaki ödülleri bileğinin hakkıyla alır.

Benim itirazım bu filme ilişkin benimsenen “sinemada çığır açtı” ve “görselliğin yanı sıra alt metinleri de mükemmeldi” algısına. Kültürel tarihin kendileriyle başladığını zannederek yaşayanlar var aramızda. Onlar sinema klasiklerini “sıkıcı” bulur, diyalog/alt metin yoğun filmlerde cepten twitting yapmayı tercih eder. Hızlı aksiyon ve teknolojik yanılsama barındırmayan filmlerde bunalıp yarısında çıkanlar da onlardır. Durum böyleyken, "Avatar" gibi bir teknolojik ses ve ışık gösterisinde “anti-kapitalist söylem,” “Bush dönemi eleştirisi” ve “doğaya saygı” bulanlar, acaba “çağdaş kültürsüzlük” değirmenine su taşıdığını farkeder mi?

Önemli olanla değerli olanın aynı şey sanılmasıdır bu durum. Gişede kazanılan parasal başarı zihinlerde bir büyük değere karşılık geldiği için, artık üzerinde her konuşulan film değerli hale geliyor, kesilen bilet sayısı başlıbaşına ölçüt kabul ediliyor.

Oysa sinema tarihi zamanında hiç önemsenmeyen, hatta yapımcısını iflasın eşiğine getirmiş filmlerin sonradan nasıl değerli hale geldiğine ilişkin sayısız örnekle dolu. Bunların hemen hemen tamamı gişede başarısız olmuş, maddi anlamda ancak dvd ve diğer görsel araçlar sayesinde sonradan toparlanmıştır.

En eskilere gidelim: Orson Welles’in “Citizen Kane/Yurttaş Kane” filmi gösterildiği 1941 yılında başarılı olamadığı gibi, olumsuz tartışmalar yaratmış; şimdi “tüm zamanların en iyisi” sıralamasında mutlaka yeralan bu filmin “ortadan kaldırılması” için yapımcılara o zaman rüşvet bile teklif edilmişti. Bir gurur tablosu(!) olarak tarih notu düşelim; biz aynı muameleyi Halit Refiğ’in Yorgun Savaşçı filmine yaptık, hem de bedava!

Bir modern klasik olan “Blade Runner/Bıçak Sırtı” zamanında seyirciden ilgi görmemiş, yapım bütçesini bile karşılayamamıştı. Oysa “Avatar”da insanların Navi’lere dönüşmesinden etkilenenlerin öncelikle Bıçak Sırtı’ndaki androidleri bilmesinde sayısız yarar var. En azından neyin değerli neyin önemli olabileceği karşılaştırmasını yapmak adına.

Avatar’ı izleyelim, görsellikte eriştiği başarıyı takdir edelim elbette. Ancak 3 boyut gözlüklerini çıkardıktan sonra tıpkı bir ses ve ışık gösterisi ardından aklımızda sadece bir hoşluk ve boşluk kaldığını da hatırlayarak. Bu tarz sinema örneklerinden aklımızdan çıkmayacak olanlar nerede diyenler içinse kişisel bir liste sunuyorum:

The New World/Yeni Dünya, Terrence Malick, 2005
Matrix, Andy-Lana Wachowski, 1999
The Fifth Element/Beşinci Element, Luc Besson, 1997
The Last of the Mohicans/Son Mohikan, Michael Man, 1992
Mountains of the Moon, Bob Rafelson, 1990
Blade Runner/Bıçak Sırtı, Ridley Scott, 1982
Zardoz, John Boorman, 1974

Comments