Geçenlerde dvd raflarına bakarken, hani bazen ne aradığınızı pek de bilmeden tek tek kitap rafları-dvd rafları dolaşır ve birdenbire hoş bir sürprizle karşılaşıp eve mutlu dönersiniz ya, öyle oldu.
Sinemalarda gösterildiğinde fazla üzerinde durulmayan, oysa son derece sakin bir sesle önemli şeyler anlatan bir filmdir "Çılgın/Crazy." Sinemada izledikten sonra hakkında bir yazı yazmıştım ve dvd olarak çıkmasını bekliyordum, arşive katmak için.
Hepimizin çevresinde yaşanan, hatta belki de kendi hayatımızda varolan "aile içi körlük" "Çılgın" filminin ana fikri.
Son zamanlarda "oğlum uyuşturucu kurbanı oldu", "kızım kötü arkadaşları yüzünden intihar etti" tarzı haberlere neredeyse gün aşırı rastlamaya başladık.
Kabul etmek gerekir ki, medyaya yansıyanlar yalnızca buz dağının görünen yüzü. Ancak gerçeğin bir yüzü daha var: Aile içi ilişkilerimizin yapısındaki sağlıksızlık ve birbirine en fazla yakın olması gereken bireyler arasındaki derin iletişimsizliğin yarattığı sorunlar.
Herşeyin ezberlendiği ve hayata ilişkin duruşun bu ezberlerle tanımlandığı bir çevrede, kendini ifade etmekten aciz, hatta ifade etmesi de beklenmeyen bireyler yetiştiriyoruz.
Aslında "birey" tanımlaması da yanlış, genel-geçer değerlerin birer kopyası demek en doğrusu. Sorsanız anlamını ifade edemeyeceği kelimeleri, cümleleri sular-seller gibi ezberleyip şiir okudu diye gözyaşlarına boğulan büyüklerin dünyasında büyümek şu anlama geliyor: Ezberleyelim, anlamasak bile tekrarlayalım; içimizden kabul etmesek bile çoğunluğa uyalım.
Belki resmi TDK bunları da ayıklamayı düşünür bilemem, ama bazı deyimlerimizi hatırlatayım: "Çıkıntılık yapma", "sürüden ayrılanı kurt kapar", "cinslik yapma", "elinin hamuruyla erkek işine karışma", "karı gibi gülme", "karı gibi kırıtma"…
"Crazy" filmi ne anlatıyor derseniz; işte tam bu meselelere parmak basıyor. Hem de tarifsiz güzellikteki bir sinema nezaketi ve duyarlılığı ile.
Filmin ana hatları ezberletilmiş hayatlar, aile içi iletişimsizlik ve aile bireylerinin karakter meseleleri konusundaki yadsımalar ("aile içi körlük" diyelim kısaca) üzerine kurgulanmış. Hayatını çocuk doğurmaya adamış bir anne (beş erkek çocuğundan sonra bile "keşke bir de kızımız olsa" diye hayıflanan bir anne-baba figürü tanıdık gelebilir hepimize) çocuklarını özellikle itaatkar ve erkek egemen kültüre göre yetiştirmeye şartlanmış bir baba ve birbirini bir kez olsun gerçekten anlamaya çaba göstermeyen kocaman bir aile düşünün.
Çocuğunun biraz farklı renk ve tarzda giyinmesine bile hoşgörü gösteremeyen baba, tüm enerjisini "ne yapsam da oğlumun gay eğilimde olmasını önlesem" hedefine yoğunlaştırınca, neredeyse bütün çocuklarını elinden kaçırıyor. Sonunda aile içi körlük o dereceye varıyor ki, uyuşturucu batağının en dibine saplanan oğul bile farkedilemiyor. Farkedildiği zaman da zaten çok geç; cenaze törenine katılmaktan başka elden bir şey gelmiyor.
Görünürde herşeyin mükemmel gittiği tablonun tek samimi öğesi olan Zac ise, kaptansız ve kılavuzsuz bir şekilde, deneme-yanılma yöntemiyle, kendini inkar etmeden yaşamanın yolunu bulmaya çalışıyor. İç dünyasına ait karmaşık duygularla çelişürken, bir yandan da anne-baba baskısıyla "herkes gibi" olmaya çabalayan Zac, filmin bir sahnesinde medyumdan yardım ister. "Ne olur ben de herkes gibi olmak istiyorum"… Medyumdan gelen yanıt: "Tanrıya şükretmelisin ki, sen herkes gibi değilsin ve olmayacaksın".
Ailenin dördüncü oğlu Zac ve onun ailesiyle olan ilişkisinden hareket etmekle birlikte, Crazy/Çılgın filminde, aile içi eğitim, büyüme çağı sorunları, cinsel tercihler, aile içi iletişim kurma yolları ve iletişimsizliğin nedenleri gibi o kadar fazla yan hikaye var ki, filmin doyuruculuğuna hayran kalmamak imkansız. Aile değerlerini yüceltilirken gerçekçi bakışı da elden bırakmayan "Çılgın", anne babaların çocuklarına verdiği eğitimin kimi zaman nasıl iyiniyetli hatalara yol açtığını çarpıcı bir dille anlatıyor.
İyimser tonu elden bırakmayarak "birbirimizi gerçekten sevmenin yolu farklılıkları zenginlik kabul etmekten geçer" mesajıyla sözünü noktalayan film pek çok sahnesiyle ve de müzikleriyle yeniden izlenmeyi hakediyor.
Sinemalarda gösterildiğinde fazla üzerinde durulmayan, oysa son derece sakin bir sesle önemli şeyler anlatan bir filmdir "Çılgın/Crazy." Sinemada izledikten sonra hakkında bir yazı yazmıştım ve dvd olarak çıkmasını bekliyordum, arşive katmak için.
Hepimizin çevresinde yaşanan, hatta belki de kendi hayatımızda varolan "aile içi körlük" "Çılgın" filminin ana fikri.
Son zamanlarda "oğlum uyuşturucu kurbanı oldu", "kızım kötü arkadaşları yüzünden intihar etti" tarzı haberlere neredeyse gün aşırı rastlamaya başladık.
Kabul etmek gerekir ki, medyaya yansıyanlar yalnızca buz dağının görünen yüzü. Ancak gerçeğin bir yüzü daha var: Aile içi ilişkilerimizin yapısındaki sağlıksızlık ve birbirine en fazla yakın olması gereken bireyler arasındaki derin iletişimsizliğin yarattığı sorunlar.
Herşeyin ezberlendiği ve hayata ilişkin duruşun bu ezberlerle tanımlandığı bir çevrede, kendini ifade etmekten aciz, hatta ifade etmesi de beklenmeyen bireyler yetiştiriyoruz.
Aslında "birey" tanımlaması da yanlış, genel-geçer değerlerin birer kopyası demek en doğrusu. Sorsanız anlamını ifade edemeyeceği kelimeleri, cümleleri sular-seller gibi ezberleyip şiir okudu diye gözyaşlarına boğulan büyüklerin dünyasında büyümek şu anlama geliyor: Ezberleyelim, anlamasak bile tekrarlayalım; içimizden kabul etmesek bile çoğunluğa uyalım.
Belki resmi TDK bunları da ayıklamayı düşünür bilemem, ama bazı deyimlerimizi hatırlatayım: "Çıkıntılık yapma", "sürüden ayrılanı kurt kapar", "cinslik yapma", "elinin hamuruyla erkek işine karışma", "karı gibi gülme", "karı gibi kırıtma"…
"Crazy" filmi ne anlatıyor derseniz; işte tam bu meselelere parmak basıyor. Hem de tarifsiz güzellikteki bir sinema nezaketi ve duyarlılığı ile.
Filmin ana hatları ezberletilmiş hayatlar, aile içi iletişimsizlik ve aile bireylerinin karakter meseleleri konusundaki yadsımalar ("aile içi körlük" diyelim kısaca) üzerine kurgulanmış. Hayatını çocuk doğurmaya adamış bir anne (beş erkek çocuğundan sonra bile "keşke bir de kızımız olsa" diye hayıflanan bir anne-baba figürü tanıdık gelebilir hepimize) çocuklarını özellikle itaatkar ve erkek egemen kültüre göre yetiştirmeye şartlanmış bir baba ve birbirini bir kez olsun gerçekten anlamaya çaba göstermeyen kocaman bir aile düşünün.
Çocuğunun biraz farklı renk ve tarzda giyinmesine bile hoşgörü gösteremeyen baba, tüm enerjisini "ne yapsam da oğlumun gay eğilimde olmasını önlesem" hedefine yoğunlaştırınca, neredeyse bütün çocuklarını elinden kaçırıyor. Sonunda aile içi körlük o dereceye varıyor ki, uyuşturucu batağının en dibine saplanan oğul bile farkedilemiyor. Farkedildiği zaman da zaten çok geç; cenaze törenine katılmaktan başka elden bir şey gelmiyor.
Görünürde herşeyin mükemmel gittiği tablonun tek samimi öğesi olan Zac ise, kaptansız ve kılavuzsuz bir şekilde, deneme-yanılma yöntemiyle, kendini inkar etmeden yaşamanın yolunu bulmaya çalışıyor. İç dünyasına ait karmaşık duygularla çelişürken, bir yandan da anne-baba baskısıyla "herkes gibi" olmaya çabalayan Zac, filmin bir sahnesinde medyumdan yardım ister. "Ne olur ben de herkes gibi olmak istiyorum"… Medyumdan gelen yanıt: "Tanrıya şükretmelisin ki, sen herkes gibi değilsin ve olmayacaksın".
Ailenin dördüncü oğlu Zac ve onun ailesiyle olan ilişkisinden hareket etmekle birlikte, Crazy/Çılgın filminde, aile içi eğitim, büyüme çağı sorunları, cinsel tercihler, aile içi iletişim kurma yolları ve iletişimsizliğin nedenleri gibi o kadar fazla yan hikaye var ki, filmin doyuruculuğuna hayran kalmamak imkansız. Aile değerlerini yüceltilirken gerçekçi bakışı da elden bırakmayan "Çılgın", anne babaların çocuklarına verdiği eğitimin kimi zaman nasıl iyiniyetli hatalara yol açtığını çarpıcı bir dille anlatıyor.
İyimser tonu elden bırakmayarak "birbirimizi gerçekten sevmenin yolu farklılıkları zenginlik kabul etmekten geçer" mesajıyla sözünü noktalayan film pek çok sahnesiyle ve de müzikleriyle yeniden izlenmeyi hakediyor.
Comments