Pop-Art akımının öncüsü Andy Warhol birşeyin gayet iyi farkındaydı: Ne kadar tutucu, dar kafalı görünse de, insanlar "farklı ve ayrıksı" olana ilgi duymaktan kendini alamaz. New York'ta bir fırtına gibi estiği 1960'lardaki başarısının altında da bu yaklaşımın izleri vardır; kısaca "çerçevenin dışına çıkarak düşünme" becerisi.
Andy Warhol ünlü Marilyn Monroe baskısından da hatırlanacağı gibi, günlük hayattan aldığı malzemeleri kolajlayarak kendine özgü bir baskı tekniği yarattı, ayrıca uçlarda gezinen karakter öykülerini kısa filmlere dönüştürerek bir tür "yeraltı sineması" oluşturdu.
Yaptığı işlerin özü "sansasyonel davranmaya" ve "aykırılıkla dikkat çekmeye" dayanıyordu.
Edie Sedgwick'in Andy Warhol ile fırtınalı dostluğunu anlatan bir film "Edie" ya da özgün adıyla "Factory Girl." Özellikle sanat tarihi meraklıları ve yaşam öyküsü ağırlıklı filmleri sevenler mutlaka izlemeli.
Boston'daki eğitimi sonrası New York'un hareketli sanat ortamına adım atan Edie, 1965'te Andy Warhol ile tanışmasıyla birlikte kendi trajedisini oynamaya başlar.
Maddi ve manevi bütün varlığını Andy Warhol'a sunacak, ancak çocukluğundan beri yaşamakta olduğu ruhsal fırtınalarla başedemeyip, iflah olmaz bir uyuşturucu bağımlısı haline geldiğinde kullanılmış bir mendil gibi kenara bırakılıverecektir.
Yıllar sonra Valerie Solanas'la olan dostluğunu da bir kalmede harcadığı için, ("I Shot Andy Warhol" filmini hatırlayalım) benmerkezci tavrından dolayı böyle bir yorum yapmak herhalde Andy Warhol'a haksızlık olmayacak.
Sonuçta, gözalıcı hayatların ve menfaate dayalı sözde sıkı dostlukların sahte ışıltısı bir kez daha sona erer, Bob Dylan'ın uğruna şarkı bestelediği genç kadın kendi kendini mahveder.
"Birgün herkes 15 dakikalığına şöhretin tadını çıkartabilir" diyen Andy Warhol yaşasa ve bugünleri görse, herhalde söylemini gözden geçirirdi. Artık şöhret olmak için sanat adına iyi kötü birşey yapmak yani emek harcamak gerekmiyor; başkalarına sataşmak, belirli yerlerde görünmek fazlasıyla yetiyor.
Üstelik 15 dakikalık süreye de zam geldi! Sanatçı olarak anılan, ancak kimi zaman aylar, hatta yıllarca sadece özel hayatıyla gündeme gelen ne çok "şöhret" var, farkında mısınız?
Andy Warhol ünlü Marilyn Monroe baskısından da hatırlanacağı gibi, günlük hayattan aldığı malzemeleri kolajlayarak kendine özgü bir baskı tekniği yarattı, ayrıca uçlarda gezinen karakter öykülerini kısa filmlere dönüştürerek bir tür "yeraltı sineması" oluşturdu.
Yaptığı işlerin özü "sansasyonel davranmaya" ve "aykırılıkla dikkat çekmeye" dayanıyordu.
Edie Sedgwick'in Andy Warhol ile fırtınalı dostluğunu anlatan bir film "Edie" ya da özgün adıyla "Factory Girl." Özellikle sanat tarihi meraklıları ve yaşam öyküsü ağırlıklı filmleri sevenler mutlaka izlemeli.
Boston'daki eğitimi sonrası New York'un hareketli sanat ortamına adım atan Edie, 1965'te Andy Warhol ile tanışmasıyla birlikte kendi trajedisini oynamaya başlar.
Maddi ve manevi bütün varlığını Andy Warhol'a sunacak, ancak çocukluğundan beri yaşamakta olduğu ruhsal fırtınalarla başedemeyip, iflah olmaz bir uyuşturucu bağımlısı haline geldiğinde kullanılmış bir mendil gibi kenara bırakılıverecektir.
Yıllar sonra Valerie Solanas'la olan dostluğunu da bir kalmede harcadığı için, ("I Shot Andy Warhol" filmini hatırlayalım) benmerkezci tavrından dolayı böyle bir yorum yapmak herhalde Andy Warhol'a haksızlık olmayacak.
Sonuçta, gözalıcı hayatların ve menfaate dayalı sözde sıkı dostlukların sahte ışıltısı bir kez daha sona erer, Bob Dylan'ın uğruna şarkı bestelediği genç kadın kendi kendini mahveder.
"Birgün herkes 15 dakikalığına şöhretin tadını çıkartabilir" diyen Andy Warhol yaşasa ve bugünleri görse, herhalde söylemini gözden geçirirdi. Artık şöhret olmak için sanat adına iyi kötü birşey yapmak yani emek harcamak gerekmiyor; başkalarına sataşmak, belirli yerlerde görünmek fazlasıyla yetiyor.
Üstelik 15 dakikalık süreye de zam geldi! Sanatçı olarak anılan, ancak kimi zaman aylar, hatta yıllarca sadece özel hayatıyla gündeme gelen ne çok "şöhret" var, farkında mısınız?
Comments