Dinlediğimiz her anda ruhumuzu gönendiren 9. Senfoni, koro için yazılmış partisyonlar da gözönüne alınırsa, yorumlaması epey zor olan eserlerden biridir. Bu muhteşem eserin nasıl ve hangi şartlarda bestelendiğini hiç düşündünüz mü?
Beethoven üzerine (örneğin "Immortal Beloved/Ölümsüz Sevgili") pek çok film yapıldı. Ancak "Beethoven'ı Anlamak" (Copying Beethoven) öyle bir film ki, hem Beethoven hakkında bildiklerimize yeni şeyler ekliyor, hem de sanatçının yaratıcılık sancıları üzerine bir başyapıt olmayı hakediyor.
Agnieszka Holland çoğunluğu biyografik öyküler olmak üzere, zorlu senaryoları sinemalaştırmak üzerine yoğunlaşan bir yönetmen.
Şair Arthur Rimbaud'nun hayat hikayesini anlatan ve maalesef Türkiye'de gösterilmeyen "Total Eclipse" gibi "Beethoven'ı Anlamak" da aynı mükemmellikte.
Yönetmen Holland'ın en büyük farkı, anlattığı tarihi kişiliklere belli bir mesafede durmayı başararak, hayranlıktan doğan tabulara yaslanmaksızın insani yönleri öne çıkartması. Bu filmde de Beethoven özel hayatında pasaklı, doğru düzgün yıkanmayan, ortalama zaaf ve tutkuları barındıran bir insan. Ama aynı zamanda, tam da kendisinin ifade ettiği gibi "kimsenin duyamadığı sesleri duyan, Tanrı'nın notaları fısıldadığı" bir besteci; olağanüstü duyarlı bir yaratıcı.
Beethoven, tamamen sağır olma noktasında içine düştüğü ruhsal gel-gitlerle başetmeye çalışıyor. Duyamadığı sesleri kağıda dökmeye çalışırken çektiği tarifsiz acılara tanıklık eden yardımcısı bile kendisinden "canavar" diye sözediyor.
Acilen Beethoven'ın elyazmalarını ve nota eskizlerini düzgün biçimde partisyonlara aktaracak birine ihtiyaç olduğunda genç besteci Anna devreye giriyor. İçine düştüğü bütün olumsuz şartlara rağmen, hayranlık beslediği Beethoven'ı bırakmıyor, dahası müzik sezgisi sayesinde bestecinin takdirini ve sevgisini kazanıyor.
Giderek Beethoven aksi huylarını törpülemeye çabasına girerken, genç Anna da sevdiği adamla müzik aşkı arasında bir tercih yapma noktasına geliyor.
Beethoven, kulağına iliştirdiği bir huni yardımıyla ve ancak en yakınındakilerle iletişim kurabilmenin yarattığı psikolojik ve fiziksel koşullar altında 9. Senfoniyi bitirip, ilk gecesinde orkestrayı da yönetiyor.
Eserin icrası sahnesi filmin en anlamlı bölümlerinden biri. Kendimizi 9. senfoninin o muhteşem ezgilerine kaptırmışken, bir anda sahne bütünüyle dayanılmaz boyuttaki uğultulara dönüşüyor.
Her iki dünyanın birden farkında olmamızı amaçlayan yönetmen Holland, 9. Senfoni gibi bir başyapıtı dinlerken, Beethoven'ı hissetmemizi, tıpkı filmin ismi gibi onu yürekten anlamamızı istiyor bizden.
Beethoven üzerine (örneğin "Immortal Beloved/Ölümsüz Sevgili") pek çok film yapıldı. Ancak "Beethoven'ı Anlamak" (Copying Beethoven) öyle bir film ki, hem Beethoven hakkında bildiklerimize yeni şeyler ekliyor, hem de sanatçının yaratıcılık sancıları üzerine bir başyapıt olmayı hakediyor.
Agnieszka Holland çoğunluğu biyografik öyküler olmak üzere, zorlu senaryoları sinemalaştırmak üzerine yoğunlaşan bir yönetmen.
Şair Arthur Rimbaud'nun hayat hikayesini anlatan ve maalesef Türkiye'de gösterilmeyen "Total Eclipse" gibi "Beethoven'ı Anlamak" da aynı mükemmellikte.
Yönetmen Holland'ın en büyük farkı, anlattığı tarihi kişiliklere belli bir mesafede durmayı başararak, hayranlıktan doğan tabulara yaslanmaksızın insani yönleri öne çıkartması. Bu filmde de Beethoven özel hayatında pasaklı, doğru düzgün yıkanmayan, ortalama zaaf ve tutkuları barındıran bir insan. Ama aynı zamanda, tam da kendisinin ifade ettiği gibi "kimsenin duyamadığı sesleri duyan, Tanrı'nın notaları fısıldadığı" bir besteci; olağanüstü duyarlı bir yaratıcı.
Beethoven, tamamen sağır olma noktasında içine düştüğü ruhsal gel-gitlerle başetmeye çalışıyor. Duyamadığı sesleri kağıda dökmeye çalışırken çektiği tarifsiz acılara tanıklık eden yardımcısı bile kendisinden "canavar" diye sözediyor.
Acilen Beethoven'ın elyazmalarını ve nota eskizlerini düzgün biçimde partisyonlara aktaracak birine ihtiyaç olduğunda genç besteci Anna devreye giriyor. İçine düştüğü bütün olumsuz şartlara rağmen, hayranlık beslediği Beethoven'ı bırakmıyor, dahası müzik sezgisi sayesinde bestecinin takdirini ve sevgisini kazanıyor.
Giderek Beethoven aksi huylarını törpülemeye çabasına girerken, genç Anna da sevdiği adamla müzik aşkı arasında bir tercih yapma noktasına geliyor.
Beethoven, kulağına iliştirdiği bir huni yardımıyla ve ancak en yakınındakilerle iletişim kurabilmenin yarattığı psikolojik ve fiziksel koşullar altında 9. Senfoniyi bitirip, ilk gecesinde orkestrayı da yönetiyor.
Eserin icrası sahnesi filmin en anlamlı bölümlerinden biri. Kendimizi 9. senfoninin o muhteşem ezgilerine kaptırmışken, bir anda sahne bütünüyle dayanılmaz boyuttaki uğultulara dönüşüyor.
Her iki dünyanın birden farkında olmamızı amaçlayan yönetmen Holland, 9. Senfoni gibi bir başyapıtı dinlerken, Beethoven'ı hissetmemizi, tıpkı filmin ismi gibi onu yürekten anlamamızı istiyor bizden.
Comments