Savaş ve Ruh Kirliliği:
Kara Kitap
(Zwartboek--Black Book)
Naziler, İkinci Dünya Savaşı, Yahudi soykırımı... Yaşanan acılar bireysel ve toplumsal boyutuyla edebiyatta ve sinemada sayısız kez işlendi. Bu nedenle Nazi dönemiyle ilgili bir filme gitmeden önce "artık söylenecek ne kaldı" diye vazgeçme eğiliminde olmanız gayet normal.
İtiraf edeyim, "Kara Kitap/Zwartboek" filminin ilk görüntüleri beyazperdeye yansıyana kadar, ben de benzer duygular içindeydim.
Yönetmen Paul Verhoeven’in Hollywood dönemi sonrası (Temel İçgüdü, Robocop, Hollow Man) anavatanı Hollanda'ya dönüşünü simgeleyen "Kara Kitap" İkinci Dünya Savaşına ilişkin acıların ne kadar ifade edilse de sona ermiş sayılmayacağını hatırlatıyor. Daha da önemlisi, savaş ya da ırk ayrımcılığı gibi bir vahşeti sadece siyah ve beyaz tonlarla resmetmeyip, sakin ama son derece tutarlı bir biçimde, savaşın bir kirlilik gibi insanlara nüfuz etmesine odaklanıyor. İnsanların birbirine çektirdiği acıları ille de belli bir dönem, ya da “kötü politikayla” sınırlamayan “Kara Kitap” mutlak iyiler ve mutlak kötüler kolaycılığına sapmadan, herkesin ruh kirliliğinden nasibini aldığı bir büyük resim sunuyor.
İkinci Dünya Savaşının son ayları ve Hollanda'nın Alman işgali altındaki dönemi. Naziler gemi azıya almış biçimde Yahudi soykırımına devam ediyor. Nazi subayları acımasız, ama Hollanda'da yaşayan Yahudileri koruyanlar da sanıldığı gibi masum değil. Varlıklı Yahudileri Belçika'ya kaçırma planı sırasında, gerek Hollandalıların gerekse Yahudilerin savaş ve insanların acıları üzerinden ticaret yaptığını anlıyoruz.
Eski bir kabare şarkıcısı yahudi Rachel'in hayat öyküsünün izlerinden çıkan sonuç, savaş denilen barbarlığın kendisi yokedilmediği müddetçe, kimse ne tam iyi, ne tam kötüdür. Rachel'in hayatına giren insanlar da bunun birer simgesi. Bazen bir Nazi subayı merhametli çıkıyor, kimi zaman da bir Yahudi dost görünen düşman. Savaş sona erdiğinde ise Avrupalıların linç kültürüne yakınlığı bir başka olgu. Kısacası bu filmi savaş yıllarında geçen bir casusluk hikayesi diye hafife almak büyük haksızlık olur.
"Kara Kitap" çarpıcı bir finalle noktalıyor sözünü: Tarifsiz acılardan geçip, ailesini katliama kurban verdikten sonra hayatta kalmayı başaran ve yaşamını İsrail'de sürdüren Rachel'in günümüzdeki hali pek içaçıcı değil. Bu kez de İsrail-Filistin savaşı nedeniyle askeri teyakkuz havasının kirliliğini solumak zorunda.
"Kara Kitap" İkinci Dünya Savaşından yola çıkarak, genel anlamda savaş ve insanın insana yaşattığı acılar üzerine yapılmış son derece tutarlı bir film. Sinemasal anlamda ise bu yılın kesinlikle en iyilerinden biri.
---------------------------------------------------------------------------------
Festival Notları
Ankara’da festival rüzgarları esmeye başladı. Maddi sıkıntıların aşılması ve geçen yıllara göre daha geniş çaplı bir destekle 18. kez düzenlenebilmesi çok sevindirici. Program seçimi de son derece başarılı. Kısa filmlerle verilen özel önem Ankara film festivaline bir ayrıcalık katıyor. “Cehennemin İçinden: Dünya Savaşıyor” ve “Arte” (Fransız ve Alman) filmlerine özellikle dikkat çekmek isterim. Gelelim festival açılış gecesinden bazı notlara:
Limak: Festivalin başlıca destekçilerinden biri ve elbette övgüye değer bir durum. Ancak bu sene icat edilen “isim sponsorluğu” firmanın ve Ankara festivalinin saygınlığına yakışmıyor. “Limak Ankara Festivali” gibi hiç şık olmayan bir görüntü yaratılmış. Keşke “festival ana sponsoru” ya da buna benzer bir kavramla yetinip, biraz mütevazı olunsaydı.
Tamer Karadağlı: Mahmut Tali Öngören ismini ısrarla “Taali” diye uzatarak okuma başarısını gösterdiği için kutluyoruz. Demekki bir prova yapmak şarttı. Aynı durum, yani prova gerekliliği Elif Dağdeviren için de geçerli.
Kadir İnanır: Otel lobisinde vakit geçirmek yerine, herkesle birlikte törene gelmek neden bu kadar zordur? Tören başladıktan yarım saat sonra gelip, sahnenin önünü tıkamak, üstelik sessizce oturmayıp, bir de basına poz vermek sinemaya saygı ifadesi midir?
Farabi Salonu: Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Farabi Salonu tören için mükemmel bir seçimdi. Sahne düzeni ve salonun mimari estetiği festivale yaraşır bir tablo sundu. Emeği geçen herkesi kutluyoruz.
Kara Kitap
(Zwartboek--Black Book)
Naziler, İkinci Dünya Savaşı, Yahudi soykırımı... Yaşanan acılar bireysel ve toplumsal boyutuyla edebiyatta ve sinemada sayısız kez işlendi. Bu nedenle Nazi dönemiyle ilgili bir filme gitmeden önce "artık söylenecek ne kaldı" diye vazgeçme eğiliminde olmanız gayet normal.
İtiraf edeyim, "Kara Kitap/Zwartboek" filminin ilk görüntüleri beyazperdeye yansıyana kadar, ben de benzer duygular içindeydim.
Yönetmen Paul Verhoeven’in Hollywood dönemi sonrası (Temel İçgüdü, Robocop, Hollow Man) anavatanı Hollanda'ya dönüşünü simgeleyen "Kara Kitap" İkinci Dünya Savaşına ilişkin acıların ne kadar ifade edilse de sona ermiş sayılmayacağını hatırlatıyor. Daha da önemlisi, savaş ya da ırk ayrımcılığı gibi bir vahşeti sadece siyah ve beyaz tonlarla resmetmeyip, sakin ama son derece tutarlı bir biçimde, savaşın bir kirlilik gibi insanlara nüfuz etmesine odaklanıyor. İnsanların birbirine çektirdiği acıları ille de belli bir dönem, ya da “kötü politikayla” sınırlamayan “Kara Kitap” mutlak iyiler ve mutlak kötüler kolaycılığına sapmadan, herkesin ruh kirliliğinden nasibini aldığı bir büyük resim sunuyor.
İkinci Dünya Savaşının son ayları ve Hollanda'nın Alman işgali altındaki dönemi. Naziler gemi azıya almış biçimde Yahudi soykırımına devam ediyor. Nazi subayları acımasız, ama Hollanda'da yaşayan Yahudileri koruyanlar da sanıldığı gibi masum değil. Varlıklı Yahudileri Belçika'ya kaçırma planı sırasında, gerek Hollandalıların gerekse Yahudilerin savaş ve insanların acıları üzerinden ticaret yaptığını anlıyoruz.
Eski bir kabare şarkıcısı yahudi Rachel'in hayat öyküsünün izlerinden çıkan sonuç, savaş denilen barbarlığın kendisi yokedilmediği müddetçe, kimse ne tam iyi, ne tam kötüdür. Rachel'in hayatına giren insanlar da bunun birer simgesi. Bazen bir Nazi subayı merhametli çıkıyor, kimi zaman da bir Yahudi dost görünen düşman. Savaş sona erdiğinde ise Avrupalıların linç kültürüne yakınlığı bir başka olgu. Kısacası bu filmi savaş yıllarında geçen bir casusluk hikayesi diye hafife almak büyük haksızlık olur.
"Kara Kitap" çarpıcı bir finalle noktalıyor sözünü: Tarifsiz acılardan geçip, ailesini katliama kurban verdikten sonra hayatta kalmayı başaran ve yaşamını İsrail'de sürdüren Rachel'in günümüzdeki hali pek içaçıcı değil. Bu kez de İsrail-Filistin savaşı nedeniyle askeri teyakkuz havasının kirliliğini solumak zorunda.
"Kara Kitap" İkinci Dünya Savaşından yola çıkarak, genel anlamda savaş ve insanın insana yaşattığı acılar üzerine yapılmış son derece tutarlı bir film. Sinemasal anlamda ise bu yılın kesinlikle en iyilerinden biri.
---------------------------------------------------------------------------------
Festival Notları
Ankara’da festival rüzgarları esmeye başladı. Maddi sıkıntıların aşılması ve geçen yıllara göre daha geniş çaplı bir destekle 18. kez düzenlenebilmesi çok sevindirici. Program seçimi de son derece başarılı. Kısa filmlerle verilen özel önem Ankara film festivaline bir ayrıcalık katıyor. “Cehennemin İçinden: Dünya Savaşıyor” ve “Arte” (Fransız ve Alman) filmlerine özellikle dikkat çekmek isterim. Gelelim festival açılış gecesinden bazı notlara:
Limak: Festivalin başlıca destekçilerinden biri ve elbette övgüye değer bir durum. Ancak bu sene icat edilen “isim sponsorluğu” firmanın ve Ankara festivalinin saygınlığına yakışmıyor. “Limak Ankara Festivali” gibi hiç şık olmayan bir görüntü yaratılmış. Keşke “festival ana sponsoru” ya da buna benzer bir kavramla yetinip, biraz mütevazı olunsaydı.
Tamer Karadağlı: Mahmut Tali Öngören ismini ısrarla “Taali” diye uzatarak okuma başarısını gösterdiği için kutluyoruz. Demekki bir prova yapmak şarttı. Aynı durum, yani prova gerekliliği Elif Dağdeviren için de geçerli.
Kadir İnanır: Otel lobisinde vakit geçirmek yerine, herkesle birlikte törene gelmek neden bu kadar zordur? Tören başladıktan yarım saat sonra gelip, sahnenin önünü tıkamak, üstelik sessizce oturmayıp, bir de basına poz vermek sinemaya saygı ifadesi midir?
Farabi Salonu: Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Farabi Salonu tören için mükemmel bir seçimdi. Sahne düzeni ve salonun mimari estetiği festivale yaraşır bir tablo sundu. Emeği geçen herkesi kutluyoruz.
Comments