GREEN BOOK, KARARMIŞ ZİHİNLERDE YENİDEN BASILIYOR


En iyi film ile en iyi erkek ve yardımcı erkek kategorisinde Oscar adayı olan "Green Book" 25 Şubat 2019 akşamı sonuç ne olursa olsun tüm ödülleri fazlasıyla hakediyor.
Yasalarla yok edildiği varsayılan, ancak çağımızın en büyük ayıbı olmaya devam eden ırkçılık ve ayrımcılık maalesef her gün her yerde yeni zihinsel/sosyal formlarla kendini gösteriyor. Yönetmen Peter Farrelly "Green Book-Yeşil Rehber" ile seyirciyi bu utancın tarihsel köklerine doğru götürürken, ötekileştirmenin ırkçılıktan daha kalıcı hasara sebep olduğu gerçeğini adeta yüzümüze çarpıyor. Özünde aidiyet meselesi olan bu yaşanmış hikaye eşsiz bir sinema yapıtına dönüşüyor.
Klasik müzisyenler için ulaşılması zor bir eşik, hatta bir mabet durumundaki New York Carnegie Hall'da özel çalışma odasına sahip usta piyanist Don Shirley 1962 yılında Noel arifesini kapsayan bir konser turnesine hazırlanırken başına geleceklerden elbette habersiz değildir. Irk ayrımcılığının en şiddetli şekilde hüküm sürdüğü Amerika'nın güney eyaletlerine "kazasız belasız" ulaşmak için bazı tedbirler alır: Bu uzun yolculukta kendisine hem şoför hem koruma olarak Tony Vallelonga eşlik edecek; yol güzergahı ise siyahların konaklayabileceği otelleri, yemek yiyebileceği lokantaları ve güvenli(!) otoyolları sıralayan Yeşil Rehber (filme ismini veren Green Book) ile belirlenecektir. 
Seyahatler sırasında biri son derece kültürlü-görgülü siyah müzisyen ile New York'un varoş mahallelerinde büyümüş, her problemin çaresi olarak kaba kuvveti gören Bronx'lu bir beyaz arasındaki farklılıklar belirginleşmekle birlikte, birbirilerini anlama ve koruma çabası giderek ağır basar. Öte yandan turne kapsamında gidilen eyaletlerde yaşananlar insanlık adına utanç ötesidir. Shirley az sonra piyano çalacağı salondaki tuvaleti kullanamaz, kafeteryasında yemek yiyemez. Beyazların sempatisi onun müzisyenliğini kapsar, derisinin rengini değil!  
Daha da önemlisi filmde hoşgörü adı altında süregelen toptancı zihniyetin bizzat ayrımcılık olduğu vurgulanır. Piyanist Shirley nereye ait olduğunu bilmemekten yakınır; beyazlardan üstün olan kültür ve görgü seviyesi ten renginden ötürü sosyal statü anlamında sıfırlanmaktadır. Bir başka deyişle, ne siyahlara ne beyazlara aittir.
"Green Book" filmine ilişkin "ırkçılıkla ilgili sinema klişelerini kullanıp seyirciye kendini iyi hissettirmeye çalışıyor" görüşüne kesinlikle katılmıyorum. Bence bu filmi izledikten sonra iyi hissetmek şöyle dursun, ırkçılığın yenilenmiş ve ehlileştirilmiş halinin ne denli ürkütücü olduğunu görmemek imkansız. Farklılıkların kültürel zenginlik değil tehlike sayıldığı, çoğunluğun azınlığı yoketmeye çalıştığı, bir kesimin diğerine karşı düşman haline getirildiği, kutuplaştırmanın bir siyaset taktiği olarak pekala kabul gördüğü 21. yüzyıl dünyasında hemen her seferinde yeni "yeşil rehberler" zihinlerde yazılıp uygulanıyor. Irk ayrımcılığına dayalı sosyal kural ve kanunlar ABD'de 1964 yılında ülke çapında yasaklandı. Yeşil Rehber ise en son baskısını 1966 yılında yaptı. Ancak Amerika Birleşik Devletleri veya başka ülkelerde ayrımcılığın, hoşgörüsüzlüğün tamamen tarih olduğunu söylemek mümkün değil. Tam tersine ötekileştirmek gibi zehirli bir duygu her topluma değişik şerbetler içinde verilip çoğaltılmaya devam ediyor.
"Green Book" veya bizdeki ismiyle "Yeşil Rehber" kesinlikle kaçırılmaması gereken bir film. Oyunculukların kusursuz olduğu filmde Mahershala Ali ve Viggo Mortensen deyim yerindeyse "döktürüyorlar".

Comments