KADIN HİKAYELERİ: KIZ KARDEŞLER ve BAĞLILIK-ASLI


Türkiye'nin Oscar 2020 aday adayı seçilen Semih Kaplanoğlu'nun "Bağlılık Aslı" ile ilk gösterimi 69. Berlin Film Festivalinde yapılan Emin Alper'in "Kız Kardeşler" filmi hemen hemen aynı haftalarda gösterime girdi. Yurtdışından pek çok ödülle dönen "Kız Kardeşler (A Tale of Three Sisters) hakkında pek çok şey bilmemize karşılık, "Bağlılık Aslı" bir önceki yazımda da belirttiğim gibi hiçbir yerde gösterilmeden aday yapılması başta olmak üzere birçok bilinmeze sahipti. 

"Kız Kardeşler" ve bir üçlemenin ilk filmi olarak sunulan "Bağlılık Aslı" konuları itibariyle hikayesi kadın odaklı ancak birbirinden tamamen farklı yollardan ilerleyen iki farklı film.

Bağlılık Aslı, çocuk doğurmuş olmasını büyük bir sorun gibi gören şehirli bir annenin ruh haline odaklanıyor. Aslı'nın bütün meselesi annelik görevlerinden bir an önce kurtulmanın yollarını bulup (sütünün kesilmesi için ilaç kullanmak dâhil) kariyerine dönmek. Film ilerledikçe bu hikâyenin küreselleşmenin insanı kendine yabancılaştırması gibi güncel meselelere bağlanmasını umut ederken, Kaplanoğlu tamamen klişelerle örülmüş bir anne Aslı ve bakıcı Gülnihal karakteri çizerek, fazlasıyla sorunlu ve fazlasıyla demode bir yere götürüyor. Tamamen siyah-beyaz kadar kalın çizgilerle tanımlanan karakterler aracılığıyla verilen mesajın özü şu: Kadının yeri evidir, evli kadın iyi bir anne ve ev hanımı olmalıdır. İş kadını Aslı (Kübra Kip) ne kadar negatifse, çocuk bakıcısı Gülnihal (Ece Yüksel) o denli pozitif! Sinematografik anlamda başarılı "Bağlılık Aslı" keşke derdini anlatırken daha dengeli ve tutarlı olmayı tercih edip, "işsizlik sorunu ancak kadınlar çalışma hayatından çekilip evine dönerse çözülür" sığlığına evrilmeseydi…

Öte yandan "Kız Kardeşler" her karesi inceliklerle örülen üç hayatı resmediyor. "Besleme" tabir edilen, çocuk yaşta evlere yardımcı olarak verilmiş üç kızkardeşin baba evine geri döndüğünde kendileriyle ve hayatla hesaplaşmalarını anlatan Emin Alper bir başyapıta imza atmış. Tıpkı Nuri Bilge Ceylan sinemasında olduğu gibi "kuş uçmaz, kervan geçmez" dağ köyü başlı başına bir film karakteri olarak hikâyeye yedirilmiş. Reyhan, Nurhan ve Havva'nın meselesinde duygu sömürüsü ve kolaycılığa yer yok; sıkışıp kalmış hayatlardan bir çıkış yolu aramak, kendini bulmaya çalışmak var. (Örneğin anne ve baba birlikte karar almış, "kızlar şehre gitsin ki bizim gibi bu köy hayatında çaresiz kalmasın" düşüncesiyle üç kızkardeşi besleme vermiştir.) Göçük altında kalmış bir maden ocağından başka bir hayat sunmayan o dağ köyünde eğitim ve üretimin teşvik edilmesi, köy enstitüsü modeli ile insanlara bir vizyon, bir gelecek umudu sunulması tek çare olabilir. Emin Alper sineması bunu doğrudan söylemese de hikâyenin gelişimi tamamen bu hissiyatı veriyor.

Kız Kardeşler'deki oyunculuk ise başlı başına övgüyü hakediyor. Bağlılık Aslı'da bakıcı rolündeki Ece Yüksel burada Nurhan karakterinde benzersiz. Keza Cemre Ebüzziya (Reyhan) Helin Kandemir (Havva) ve Kayhan Açıkgöz (Veysel) olağanüstü. Müfit Kayacan, Başak Kıvılcım Ertanoğlu ve Kubilay Tunçer de takım ruhunun çok başarılı örnekleri. Oscar aday adaylığı için oy verecek olsam tereddütsüz "Kız Kardeşler" derim.


Comments